Türk dili ve edebiyatı 10 sınıf ders kitabı cevapları 2025-2026-2027,10 sınıf Türk dili ve edebiyatı ders kitabı cevapları 2025, Türk dili ve edebiyatı 10 sınıf ders kitabı cevapları 2025-2026-2027, 10.SINIF EDEBİYAT KİTAP CEVAPLARI MEB YAYINLARI, 10. SINIF EDEBİYAT KİTAP CEVAPLARI, 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI KİTAP CEVAPLARI, KİTAP CEVAPLARI, 2025, 2026, 2027,www.edebiyatdersi.com ,değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
derskonum ailesi, olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 10. Sınıf Edebiyat Ders Kitabı Cevapları Yeni Müfredat üzerine bir paylaşım yapacağız.
İyi çalışmalar..
destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız
CEVAPLAR AŞAĞIDA
Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
DİĞER TÜM SAYFALAR İÇİN TIKLAAAAAAA
.
10. Sınıf Edebiyat Ders Kitabı MEB Yayınları
Cevapları Sayfa 126-127
Performans Görevi Adı: Öğretici Metinden Edebî Metne
Amacı: Öğretici bir metni edebî metne dönüştürebilme
Süresi: 4 ders saati
Bu performans
görevinde sizlerden öğretici bir metni edebî metne dönüştürmeniz
beklenmektedir. Aşağıdaki adımları takip ederek çalışmanızı gerçekleştiriniz.
Öğretici Metni Edebî Metne Dönüştürme
Çalışması
Metnin Adı: Samimilik – Nurullah Ataç
SAMİMİLİK – NURULLAH ATAÇ
Samimilik
demiyorlar mı, büyük bir söz ettiklerini, her işi ta kökünden
çözümleyiverdiklerini sanıyorlar. Samimi olmak kolaymış gibi. Öyle ya, aklınıza
geleni, daha doğrusu ağzınıza geleni söyleyi söyleyiverirsiniz, olur biter.
İçinizden öyle doğmuş. Ya sizin içinizden saçma sapan şeyler doğuyorsa,
karşınızdakinin onurunu kıracak sözler söylemek doğuyorsa, samimidir diye
onları da mı beğenecek, onları da mı alkışlayacağız? Toplum hayatında kişiler
birbirlerinden samimilik beklemezler, terbiye beklerler, nezaket beklerler,
birtakım kurallara uyulmasını isterler. Mürailik (ikiyüzlülük) edeceksiniz,
düşünmediğinizi, inanmadığınızı söyleyeceksiniz demiyorum, ama aklınıza geleni
şöyle iyice bir tartmadan söylemeye hakkınız yoktur. Yeryüzünde bir başınıza
değilsiniz, başkalarının zevkini, hatırını da gözetmeniz gerektir. Samimiliği
yermeye, kötülemeye mi kalkıyorum? Hayır, bilirim onun büyük bir değer
olduğunu. Ama Uluorta konuşmak mıdır? Değildir. Samimilik bence bir insanı bir
iş üzerine iyice düşündükten sonra, canı pahasına da olsa savunmayı göze alarak
ortaya çıkardığı kanısıdır. Değme babayiğidin harcı değildir bu. Doğruyu
arayacaksınız, menfaatlerinizi, hattâ duygularınızı aşacaksınız, toplumun size
aşıladığı önyargılardan silineceksiniz, şu şöyle dermiş, bu böyle dermiş,
aldırmayacaksınız, doğruyu bulduğunuza da içinize güven gelecek, o zaman
söyleyeceksiniz. Ancak en büyüklerin erebildikleri bir haldir bu. Andre Gide’i
samimiliği için överler, anlarım onu, hayatını bitmez bir savaş içinde geçirdi,
kendi kendisiyle dahi çarpıştı. İnanacağı hakikati uzun uzun aradı,
arkadaşlarından, dostlarından ayrıldı. Samimilik onun için aklına geleni,
içinden doğanı yazmak değildi, uğraşarak, didinerek varılacak bir erek idi.
Kitaplarını okuyanların çoğu onda bir yapmacık görürler, anlayamazlar. Elbette
samimiliği anlamak da kolay değildir. Karşınızdaki adam: “Ah! Kardeşim! Ah! İki
gözüm!” diye size sarılı sarılıvermiyor, bir dediğini beğenmeyip boyuna
düzeltmeye kendini bırakıvermiyor: “Ben sanata özenmedim, gönlümden koptuğu
gibi söyledim gitti” demiyor, tam tersine, sanata özendiğini açıkça söylüyor,
inanır mısınız onun samimiliğine? Ama bilin ki asıl samimilik, bir değer olan
tek samimilik odur, ondan başkası kendini beğenmektir, lâubaliliktir. İkide bir
samimiliği öne sürmek, kendini beğenmişlere vergidir. “Ben alçakgönüllüyüm, ben
mütevazıyım” demek gibi. Alçakgönüllü, mütavazı olduğunu söyleyen adamın
düşüncesi nedir? “Bendeki bu değerle, bu üstünlüklerle ben gözlerimi çok
yukarılara dikebilirim ya, yapmıyorum, şanıma layık olanı aramıyorum da azla
yetiniyorum.” Budur onun dilinin altındaki. Samimi olduğunu söyleyen de:
“Bilseniz neyim ben! Söze bir giriştim mi, kendimi sıkmaya hacet yok, inciler,
hikmetler dökülür. Güzellikler yaratmam için kendimi bırakıvereyim, yeter!”
Hayır, Efendim, yetmez, sıkıverin biraz kendinizi, dedikleriniz
karşınızdakilere yarayacak mı, onu düşünün. Bir gün bir mektup almıştım,
okurlarımdan biri benim yazılarımdaki samimiliği beğendiğini bildiriyordu.
Sövülmüşüm gibi betime gitti: “Acaba başka bir değeri yok mu benim yazılarımın?
Bu okurum benim yazdıklarımda kendi işine yarayacak, hiçbir şey bulamamış da
onu söylemek mi istiyor?” diye içlendim durdum. Samimilik arkasından
koşanlardan değilim ben, kendimce önemli bulduğum birtakım işler üzerinde
düşünürüm, düşündüklerimi de karşımdakilere açıkça anlatmaya özenirim. Doğruyu
bulabilir miyim? Ne demek istediğimi anlatabilir miyim? Bilmem orasını,
bilemediğim için, içime bir güven gelmediği için de üzülürüm. Böyle konuşma
diliyle yazmaya çalışmam samimilik için değildir, düşündüklerimizi
karşımızdakilere bildirmek için Türkçede en iyi yolun bu olduğuna inanırım da
onun için böyle yazarım. İnsan işini, sevdiği, saydığı işini içinden doğana
bırakır mı? Ben de işim üzerine, yani yazarlık üzerine hayli düşündüm, türlü
yolları denedim, bugünkü deyişimi uğraşarak kurdum. Bunu övünmek için de
söylemiyorum, yalnız kendimi yaradılışıma bırakmadığımın, yazarlığı
küçümsemeyip onun gereklerine uymaya çalıştığımın bilinmesini isterim. Bizim
edebiyatımız bu samimilikten çok çekti, hâlâ çekiyor. Bakıyorsunuz, bir
delikanlı ağzını yaya yaya birtakım şiirler söylüyor, akşamüstleri canı rakı
içmek istermiş, yahut şıpıtık terlikle suya giden kıza gönlü akmış, onu
anlatıyor: “Bu da ne böyle?” diye sordunuz mu cevap hazır: “Samimilik!..”
Fuzuli, Baki uğraşa uğraşa yazarlarmış, birtakım kurallara boyun eğerlermiş,
toplumun ileri gelenlerinin saygısını kazanmaya çalışırlarmış, onlarınki
samimilik değil, mürailik (ikiyüzlülük)… Sanıyorlar ki insan samimiliği
doğuştan getirir. Yağma yok! Çetin bir yoldur ona götüren yol, bütün
büyüklüklere götüren yollar gibi çetindir, kendinizi büyük görürseniz, ne kadar
büyük olursanız olun, ereğe göre gene küçük olduğunuzu anlamazsanız, ona
eremezsiniz. Samimilik, lâubaliliğin, yarenliğin ayıp olduğunu içinize
sindirdikten sonra başlar. O zaman kendinize gelirsiniz: “Yahu! Çevremde
adamlar var benim, ben kendimi onlara beğendirmeye, dediklerimi onlara kabul
ettirmeye özeniyorum, demek ki doğru dürüst düşünmeye çalışayım, yalnız beni
değil, onları da ilgilendirecek şeylerden konuşayım, deyişime bir çekidüzen
vereyim.” dersiniz, içinizde gerçekten bir cevher varsa siz de birtakım
hakikatler bulur, samimiliğe erersiniz……..
Seçtiğim
öğretici metin türü: Deneme
Bu
metni seçme nedenim: Bu metni seçtim çünkü içinde hem düşünce
var hem de duygulara dokunuyor. Nurullah Ataç’ın samimilik konusundaki
fikirleri bana ilginç geldi. Ayrıca bu konuyu bir hikâyeye dönüştürürsem daha
etkileyici olacağını düşündüm.
Yazma
amacım: Okuyucunun samimiyetin aslında ne kadar zor bir şey
olduğunu anlamasını istiyorum. İnsanların “içimden geldi” diyerek her şeyi
söylemenin samimiyet olmadığını fark etmesini hedefliyorum.
Hedef
kitle: Benim yaşımdaki lise öğrencileri.
Yazma
stratejim: Metni bir hikâye haline getirip, ana karakterin
samimilik kavramını sorguladığı bir olay üzerinden anlatacağım.
Edebî Metin (Öykü)
Bir sabah
okulda, edebiyat öğretmenimiz sınıfa girip sordu: “Samimilik sizce nedir
çocuklar?” Herkes farklı şeyler söyledi. Kimisi “İçinden geleni söylemektir.”
dedi, kimisi “Yalan söylememek.” Ben de sessizce oturup düşündüm. Gerçekten
samimi olmak bu kadar kolay mıydı? O gün dersten sonra en yakın arkadaşımla
tartıştık. Sinirlenip düşünmeden bir şey söyledim, o da çok alınmıştı. Eve
gidince pişman oldum. “Ama ben samimi davrandım!” diye kendimi savundum içimden.
Sonra Nurullah Ataç’ın bir yazısında okuduğum cümle aklıma geldi: “Samimilik
aklına geleni söylemek değildir.” O anda anladım ki samimilik, sadece içinden
geçenleri söylemek değilmiş. Düşünmek, ölçmek, kırmadan anlatmakmış. Gerçek
samimilik, karşındaki insanın kalbini kırmadan doğruyu söyleyebilmekmiş. Ertesi
gün arkadaşımın yanına gidip özür diledim. “Haklısın,” dedim, “samimi olayım
derken seni kırmışım.” O da gülümsedi. Belki o an ilk defa gerçekten samimi
oldum.
Metnin
iletisi: Gerçek samimilik, içinden geldiği gibi konuşmak
değil; düşündükten sonra doğruyu kırmadan söyleyebilmektir.
Metinde
kullandığım anlatım biçimleri:
·
Öyküleyici anlatım (Bir olay örgüsü var) ·
Betimleyici
anlatım (Duygu ve durumlar anlatıldı)
· Açıklayıcı anlatım (Samimiyetin anlamı açıklandı)
Kullandığım
düşünceyi geliştirme yolları: ·
Tanımlama: Samimiliğin ne olduğu açıklandı.
Örnekleme: Karakterin yaşadığı olay örnek olarak
verildi. ·
Karşılaştırma: Samimiyetin yanlış ve doğru hâli
karşılaştırıldı.
Bu yolları kullanma nedenim: Okuyucunun konuyu daha
iyi anlamasını istedim. Somut bir örnekle anlatarak samimiliğin sadece “içten
gelmek” olmadığını göstermek istedim.
.
![]() |
| 10.Sınıf Edebiyat Ders Kitabı Cevapları Yeni Müfredat |
10-sinif-edebiyat-ders-kitabi-cevaplari-sayfa-126-127
DİĞER TÜM SAYFALAR İÇİN TIKLAAAAAAA
.

Yorum Gönder