Şiirde Gelenek Nedir, Türk Edebiyatındaki Şiir Gelenekleri, SORU CEVAP, Neden Farklı Şiir Gelenekleri Ortaya Çıkmıştır,

edebiyatdersi.com'un değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.

Derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..



Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için Şiirde Gelenek Nedir? Türk Edebiyatındaki Şiir Gelenekleri üzerine bir paylaşım yazacağız. 


Siz de eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
Hazırlayan: Mustafa ŞAHİN
İyi çalışmalar..

destek olmak için lütfen LİNK paylaşınız


Şiirde gelenek nedir?

Şiir ve Gelenek / Zihniyet

Gelenek : Bir toplumda, toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre, davranışlar ve ananeler. İster bireyci ister toplumcu olsun, her sanatçı az ya da çok yaşadığı dönemden etkilenir. Dönemin sosyal ve siyasal olaylarını, sanat anlayışını, toplumun ekonomik, askeri ve kültürel hayatının özelliklerini, bilim ve teknik düzeyini, insanlar arası ilişkileri, inanç sistemini eserine yansıtır. İşte sanatçının, eserine yansıttığı bu duygu, anlayış ve zevk bütününe zihniyet denir.

 Okuduğumuz bir şiirden, yazıldığı dönemin zihniyetini; yani toplumun hayata, olaylara bakışını, değer sistemini öğrenebiliriz. Toplumun bir bireyi olan sanatçı da o toplumun kültürüyle, gelenek ve görenekleriyle, değer yargılarıyla yetişmiştir; çağının sosyal, siyasi, askeri olaylarına tanıklık etmiştir.

Böyle olunca sanatçının, dönemin zihniyetini eserine yansıtması kaçınılmazdır.

Zihniyet değiştikçe şiirlerde konuların ele alınış tarzları da değişecektir.

 

 Şiir ve gelenek ilişkisi- Geleneğin zamanla değişimine örnekler

A-Oğuz Kağan Destanı'ndan

 

Ey oğullar köp men aşdum

Uruşgullar köp men kördüm

Çıda birle köp ok attum

Aygır birle köp yürüdüm

Düşmanlarım ığlagurdum

Dostlarumnı men kültürdüm

Kok Tengrige men ötedim

Senlerge bire men yurtum

 

Günümüz Türkçesiyle

Ey oğullarım ben çok yaşlandım

Çok savaşlar (vuruşmalar) gördüm

Kargı ile çok ok attım

At ile çok yollar aştım

Düşmanlarımı ağlattım

Dostlarımı güldürdüm

Gök Tanrı'ya borcumu ödedim

Şimdi size yurdumu veriyorum

 

İslamiyet'ten önceki Türk edebiyatı ürünü olan Oğuz Kağan Destanı, o dönemdeki savaşçı, yiğit, mücadeleci Türklerin yaşamını yansıtmaktadır. Bu parçadan hareketle o dönemde Türklerin Orta Asya'da varlıklarını sürdürmek ve birliklerini korumak için pek çok savaşa katıldıklarını, savaşlarda ok ve yay kullandıklarını, ulaşım aracı olarak atlardan  ararlandıklarını, savaşlarda başarı elde ettiklerini, Gök Tanrı inancına sahip olduklarını ve yönetimin de babadan oğula geçtiğini öğreniyoruz.

 

B-Koşma

Altın kafes idi benim durağım

Dost elinden yaralandı yüreğim

Evvel yakın idim şimdi ırağım

Felek beni nazlı yârdan ayırdı

Kumaş olam arşın arşın yırtılam

Köle olam çarşılarda satılam

Vadem yetmedi ki ölem kurtulam

Felek beni nazlı yârdan ayırdı

 

Der Karacaoğlan yanam alışam

Akşam gidem şu sulara karışam

Yol başına gelmiş varam danışam

Felek beni nazlı yârdan ayırdı

Karacaoğlan

Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüşlerini yansıtan özellikler, onun kişiliği ile birleşerek şiirlerinde hayat bulur.

Yukarıdaki şiir şairin, sevdiğinden ayrılışını feleğe bağlayan kadercilik anlayışı ve insanın vadesi gelince öleceği inancıyla dönemin dini zihniyetini yansıtmaktadır.

Şiirin 2. dörtlüğünden o zamanki ölçü biriminin arşın olduğunu, çarşıda insanların köle olarak satıldığını, yani köle ticaretinin o dönemde geçerli bir kavram olduğunu öğreniyoruz. Bütün bunlar da o dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel zihniyetini yansıtmaktadır.

Yine şiirin halk edebiyatı geleneğini yansıtan dörtlüklerle kurulması, hece ölçüsüyle, sade bir dille ve koşma nazım biçimiyle yazılması dönemin sanat anlayışını yansıtmaktadır.

  

 

 

 

 

C-Kaside

Bezm–i felekde urmış idi Zühre sâza çeng

İyş ü safâda hurrem u handân u şâdmân

 

(Zühre yani Çobanyıldızı göğün toplantısında

yiyip içip eğlenerek, gülerek mutlu ve neşeli, sazına el atmıştı.)

 

Tedbîr-i mu'zamât-ı umûr-ı cihân içün

Yakmışdı Şem'-i fikreti Bercis-i nükte-dân

 

[Dünya işlerinin büyütülmüş sorunlarına çareler bulmak için güzel konuşan Bercis (Müşteri Yıldızı, Jüpiter gezegeni) düşünce mumunu yakmıştı.]

 

16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin en güçlü olduğu dönemde yaşamış olan divan sanatçısı Baki'nin şiirlerine bu dönemin ihtişamlı hayatı yansımıştır.

Yukarıda 1. beyitte yenip içilen bir musikî toplantısı anlatılmıştır. Gökyüzünün görünüşü de böyle bir toplantıya benzetilmiştir. Ay, yıldız, samanyolu, toplanmışlar; zühre de saz çalıyor. Bütün bunlar hem dönemin yaşam tarzını, kültürel ve sosyal hayatını hem de astronomi bilgisini ortaya koymaktadır. Ayrıca şiirde kaside nazım şeklinin, beyitlerin, aruz ölçüsünün, Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaların kullanılması, zevk ve eğlence konularının

işlenmesi, dönemin sanat anlayışını göstermektedir.

 

 

Kaynak:derskonum.com / Hazırlayan: Mustafa ŞAHİN

 

D-Kuyruklu Şiir

Uyuşamayız yollarımız ayrı

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi

Senin yiyeceğin kalaylı kapta

Benimki aslan ağzında

Sen aşk rüyaları görürsün, ben kemik

Ama seninki de kolay değil kardeşim

Kolay değil hani

Böyle kuyruk sallamak Tanrı'nın günü

Orhan Veli KANIK

Modern şiir geleneğiyle yazan Orhan Veli Kanık, şiirlerinde söz sanatlarına, ölçüye, uyağa yer vermeyerek; günlük konuşma dilini kullanarak ve işlediği konularla döneminin sanat anlayışını ortaya koymuştur. "Kuyruklu Şiir" adlı şiirinde toplum eleştirisini ironi ve parodi tekniklerini kullanarak işlemiş, "Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi" benzetmesiyle sınıflar arasındaki ayrıma değinmiş, "yiyeceğin aslanın ağzında olması" ve "kemik rüyaları"

görme sözleriyle geçim zorluklarına, ağır çalışma koşullarına dem vurmuş; böylece dönemin sosyal, kültürel ve ekonomik zihniyetini yansıtmıştır.

 


MADDE MADDE ÖZETLERSEK
  • Bir toplumda kuşaktan kuşağa iletilen kültürel değerlere, alışkanlıklara bilgi, töre ve davranışlara gelenek denir.
  • Halk ve aydın, tarihi akış içerisinde kendi dilleriyle, kendi şiir geleneklerini oluşturmuşlardır.
  • Şiir geleneği, daha önce yaşamış şairler tarafından oluşturulur. 
  • Dil, tema ve yapı bakımından birbiriyle aynı ve benzer şiirler yazan şairler, bir geleneği başlatırlar. Böylece, divan şiiri, halk şiiri, modern şiir, serbest şiir, saf şiir vb. gelenekler ortaya çıkar.
  • Şiirler, yazıldıkları dönemin zihniyetinin etkisindedir. Yani, gelenek ile zihniyet birbiriyle yakın ilişkilidir. Çünkü geleneklerin oluşumunda zihniyetin etkisi büyüktür.
  • Her geleneğin bir başlangıcı, olgunluk devri ve gerileme devri vardır.
  • Bir şair bir şiir geleneğinin ses veya söyleyiş özelliğinden, yapısın yararlanabilir. Yararlanmak, bu geleneği sürdürmek anlamında değildir. 
  • Her dilin kendine ait şiir geleneği vardır.
  • TÜRK EDEBİYATINDAKİ ŞİİR GELENEKLERİ ŞUNLARDIR:
  • HALK ŞİİRİ GELENEĞİ
  • DİVAN ŞİİRİ GELENEĞİ
  • MODERN ŞİİR GELENEĞİ 

Yorum Kutusu

Daha yeni Daha eski

sponsor

sponsor